Zihnini Doğru Bilgi ile Mi Dolduruyorsun?
Bilgi çağında yaşadığımız bu günlerde bilgiye ulaşmak çok kolay görünüyor. Evet bilgiye ulaşmak kolay. Ancak bilgi doğru bilgi mi, yanlış bilgi mi? Asıl önemli olan bu! Bir başkasının yorumu ya da fikri mi, yoksa bilimsel gerçekliği olan bilgiler mi ayırt edebilmek çok önemli. Edindiğimiz her türlü bilginin doğruluğunu ancak akıl, deney, sezgi, eleştiri, sorgu, muhakeme ile teyit edebiliriz. Zihnimizde öncelikle edindiğimiz bilginin doğru mu yoksa kulaktan dolma ya da taraflı bilgi mi olduğunu ayırt etmemiz çok önem arz ediyor. Her duyduğumuza, her okuduğumuza, her gördüğümüze inanıyor olsaydık aynı kitabı okuyan tüm insanların aynı şeye inanmaları, aynı şeyi düşünmeleri ve aynı davranışları sergilemeleri gerekmez miydi?
Hayatta hepimiz inandığımız şeyler uğruna savaşırız. Neye inanıyorsak o bizim amacımız olur aslında. İnanç sistemimize bakacak olursak bilginin doğruluğuna göre sınıflandırılmış 3 farklı inanç sistemimiz bulunuyor.
1-Kulaktan Dolma İnanç;
Hayatımızda hepimiz anne babamızdan ve/veya daha büyük atalarımızdan birçok bilgi öğreniriz. Konuşmayı ve yürümeyi içgüdüsel olsa da belirli bir kültür ve prensipte ailemiz bize öğretir. Eğer anneniz siyah bir kedi görünce saçını çektiyse siz de böyle olması gerektiğine inanır ve bu yönde davranış geliştirişiniz. Bir örnek daha vermek gerekirse; yeni bir işe başladınız ve kalabalık bir ekiptesiniz. Ekip arkadaşlarınızla yavaş yavaş kaynaşıyor ve bilgi alışverişinde bulunuyorsunuz. Eğer bir arkadaşınız size “müdürümüz müzik dinlenmesinden hoşlanmaz” dediyse siz ofisinizde müzik dinlemeyi denemezsiniz bile. Belki de o arkadaş gereğinden fazla yüksek sesle dinledi ve uyarı aldı. Bilemeyiz değil mi? Sormadan sorgulamadan kabul ettiğiniz her bilgi sizin hayatınızı kısıtlar. Bilginin doğrulanmış ve gerçek bilgiye-veriye dayalı olmasına özen göstermelisiniz. Gerekeni yapmıyorsak hangi fal, hangi burç yorumu ya da hangi gezegenin etkisi bizim hayatımızı düzenleyebilir ki?
2-Kişiye Özel İnanç;
Bu inanç sistemi kendi kendimize geliştirdiğimiz totemlerdir diyebiliriz. Örneğin; öğrencilik ya da meslek hayatını için önemli bir sınav ya da mülakata girecek olduğunuzu düşünün. Gereken çalışma hazırlığınızı yapmadıysanız ve o mülakat için gerekli yetkinlikleri geliştirmediyseniz size hep uğur getirdiğine inandığınız bir kolyenin, kravatın her şeyi halledeceğine inanmak sizi büyük yanılgıya düşürür. Elbette ki hayatta bizi iyi hissettiren eşyalarımız, arkadaşlarımız, dostlarımız olacaktır. Kendimizi iyi hissetmek için bunun hiçbir sakıncası yok. Çünkü insan kendisini iyi hissettiği anlarda duygu kontrolünü de en doğru şekilde sağlar. Ancak; gerekeni yapmayıp sadece iyi hissettiğimiz için her şeyin üstesinden gelmek pek mümkün değildir. Zaten sınavda karşılaşacağımız ikinci soruda duygular devreye girer ve yetersizlik hissi tüm duygu durumumuzu ele geçirir. Bu durumda başarı beklemek kendimizi kandırmaktır.
3-Bilgiye Dayalı İnanç;
Gelişim-değişim, başarı, mutluluk, neşe, huzur tüm bunları bireysel olarak planlayıp gerekenleri yaparak hayatımıza alabileceğimizi biliyoruz değil mi? Gereken ise; bilgiye dayalı inanç sistemimizi güçlendirerek en doğru yapılması gerekene odaklanmak ve hayatınıza istediğiniz şekli vermektir.
Yıllar önce okuduğum bir kitapta “Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinin Ankara olduğuna inanıyor musunuz yoksa bunu biliyor musunuz?” diye bir soru ile karşılaşmıştım. Verdiğim cevap “Anayasada bile yazıyor ki; bunu çok net bildiğim için Ankara’nın Türkiye’nin başkenti olduğuna tabi ki inanıyorum” olmuştu. İnsan bildiği şeyi daha çabuk kabul eder ve inanır. O günden bu güne edindiğim her bilginin kaynağını araştırma eğiliminde oldum, sorgulamak doğru bilgiye gitmenin en temel yoludur.
Geçmiş ya da şu andaki davranışlarımızın nedenini ve sonucunu biliyorsak, bunları biz planladıysak ve bilinçle seçilmiş seçimler ise işimiz kolay. Planlı ve programlı bir hayat yaşıyor isek beklemediğimiz olumsuz sürprizlerle karşılaşma olasılığımız da azalıyor. Fakat duygularımızla hareket etmiş isek, başkalarının yönlendirmesine, batıl inançlara, doğruluğu kesinleşmemiş totemlere maruz kaldıysak ve izin verdiysek geldiğimiz noktadan memnun olmamamız normal bir sonuçtur.
Bununla ilgili Huzursuz anlarınızın temel sebebini bilmek ister misiniz? yazımıza da göz atabilirsiniz.
Ayrıca başkalarını suçlama, mutsuzluk, başarısızlık hissi, kendini tanımama duygusu, ne yapacağını bilememe ve hatta depresyon gibi birçok olumsuz sonucun da oluşması normaldir. “Hayatınızın kontrolü sizin elinizde olsun.” tavsiyesini hep duyarız. İşte tam da bu tavsiye üzerine nelere inanıyoruz, bilgiyi nasıl işliyoruz, inandığımız şeyler bizim ulaştığımız bilgi ve deneyimden mi geliyor yoksa yönlendiriliyor muyuz artık daha dikkatli bakmalıyız.
Hayatımız, öz bilincimiz ile amaçlar belirlediğimiz ve bu amaçlara ulaşmak için hedefler koyarak ilerlediğimiz bir yolculuktur. Bu güzel yolculukta neye inandığımıza, nelere bel bağladığımıza ve hayatımız için nelerden beslendiğimize çok özen göstermeliyiz.
Çoğunlukla mutlu her daim huzurlu kalın.
Haber Bülteni
Haber bültenine abone olun, Tüm yenliklerden haberdar olun.